Ölüm dört başı mağrur zırhlı bir savaşçı gibi bekler bizi yolun sonunda.

Ölüm kör mü kör, sağır mı sağır ama alabildiğine cesur bir şövalyedir.

Dikilir yoluna o adamların.

O adamlar ki hiç ölmeyeceklerini sanırlar.

O adamlar ki adamdan ve ademden sayılmazlar ama yinede muteberdirler gittikleri heryerde.

Ama bazen öyle adam gibi adamların yoluna dikilir ki ’Ölüm annen ölsün’ diye söyletir Kürtleri ağıtlarında.

Onlar öyle adamdırlar ki adamlığın kitabını yazarlar gözleri kapalı ama yine de muteber değildirler gittikleri hiçbir yerde.

Hayaller en çok bu adamlara yakışır işte.

Sınırsız, sınıfsız, adil ve özgür bir ülkede yaşamak isteğidir hayalleri.

Büyük bir ihtimalle haberleri bile yoktur ne o en güzel asma bahçeli Babilden, ne de Endülüsün kalbi Granadadan.

Sümerler cennetin Fırat ile Dicle arasında ki bölge olduğunu söylerler. Sümerleri bilmezler ama sömürülmenin ne olduğunu iyi bilirler.

Güçlerini hayallerinin sadeliğinden alırlar.

Sadakat en büyük meziyetleridir.

Sıddıkiyet makamının sahibi gibi sadıktırlar hayallerine.

Hayallerini öldürmektense, hayalleriyle ölürler, uzanıp koynuna toprağın.

Nasırlaşmış ellerinde sahipsiz bir emek,

Mayışmış gözlerinde kimsesiz bir aşkları vardır.

Granadalı Federico Garcia Lorca kadar tavizsiz,

Nişaburlu Ömer Hayyam kadar kalıplara sığmaz,

Frankfurtlu Johann Wolfgang von Goethe kadar tutkulu,

Konyalı Mevlana Celaleddin kadar derin,

Katalonyalı Antoni Gaudi kadar sıradışı,

Warwickshirelı William Shakespeare kadar liriktirler bazen.

Ekmekleri yoktur belki ama şu gök kubbeye sığmayacak hayalleri vardır.

Ekmeksiz ve aç ölürler belki ama hayallerini öldürmezler, hayalleriyle ölürler.

Brusk Baran

Email: [email protected]

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×