Yeryüzünde yaşanan adaletsizlik beraberinde ahlaki yozlaşmayı getirmektedir. Kişinin sadece kendini düşünmesi, sahip olduklarını başkaları ile paylaşmak istememesi adaletsizliğin göstergelerindendir. Ve yeryüzünde müthiş bir statü farklılığı vardır. Zenginler ellerindekileri paylaşmak istemediklerinden ve fakirlerin de haklarına tecavüz ettiklerinden, fakirlik hat safhaya ulaşmış durumdadır. Rabbimiz bir ayetinde bazı zenginlerin fakirlere karşı tutumunu ve mala olan sevgilerini şöyle haber vermiştir:
Hayır; aksine, siz yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Mirası, sınır tanımaz (helal, haram aldırmaz) bir tarzda yiyorsunuz. Malı 'bir yığma tutkusu ve hırsıyla' seviyorsunuz. (Fecr Suresi, 17-20)
İnsanın yaratıcısı ve ona nasıl yaşaması gerektiğini öğreten Allah, zenginin nasıl davranması gerektiğini de Kuran’da bildirmiştir. Allah Kuran’da fakirin korunmasını, haklarının gözetilmesini ve ihtiyaçlarının karşılanmasını emretmiştir. Müslüman’ın fakire karşı tutumu bir ayette şöyle haber verilmiştir:
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. (İnsan Suresi, 8)
Allah korkusundan uzak yaşayan insanlar için bencil, cimri, merhametsiz olmak bir yaşam biçimidir. Ve hayatta kalmak için olması gereken özelliklerdir. Bu anlamda kişi, dünyevi isteklerine ulaşmak için zarar vermeyi zor görmez. Bu insanlar zenginliklerine zenginlik katmak için, az bir mal sahibi olan kişilerin ellerindekini almaktan da çekinmezler.
Zenginler Allah’ın emri üzere adaletli davranıp, muhtaç olan insanların ihtiyaçlarını giderirlerse, dünyadaki açlık sorunu büyük oranda giderilir. Tabii bunun gerçekleşebilmesi için insanların gerçek adaleti uygulamaları şarttır.
Günümüzde birçok insanın adeletten bahsettiğini duyarız. Ancak bazı insanlar adaleti kendi menfaatlerine uygun gördükleri zaman uygulamaktadırlar. Elbette böyle bir adalet anlayışı ile dünyadaki açlık sorunun çözülmesi mümkün değildir. Gerçek adalette ise kişi nefsine ağır gelse de, malından eksileceğini bilse de yardımda bulunmayı kabul etmesi gerekmektedir. Böyle bir ahlakın yaşanması içinse, Allah korkusuna sahip olmak gerekmektedir. Kişi Allah’tan korktuğu, ahiretin varlığına inandığı ve mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunu bildiği takdirde böyle bir adalet anlayışına sahip olabilir. Allah’ın emrettiği adalette kişi menfaatlerine göre değil, hakka göre tavır gösterecektir. İçinde bulunduğu durum ve şart kişinin adaleti uygulamasına engel olamayacaktır.
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.  (Nisa Suresi, 135)
Bugün Dünyanın her bir köşesinde açlık sınırının altında yaşayan insanların durumuna televizyonlardan, gazetelerden şahit oluruz. Bu durum o kadar alışkanlık haline gelmiştir ki, televizyon yada gazeteye şöyle bir bakar, rahatsız olduğumuzu belirten birkaç cümle kurar ve konuyu kapatırız. Hatta bazen sadece izleriz, yorum dahi yapmayız. İnsanoğlu bu durumu öylesine kabullenmiştir ki, çözümün asla mümkün olmadığını düşünür ve birşeyler yapmamayı tercih eder.
Aslında fakirliğin son bulduğu, masumun ezilip, hor görülmediği, insanların huzur ve güven içinde yaşayacağı bir toplumun oluşması Allah izniyle zor değildir. Her şeyin temelinde olduğu gibi, bu adaletsizliğin temelinde de Kuran ahlakının yaşanmaması vardır. İnsanların Allah’a olan sevgileri güçlendikçe, bu sorun ve bütün sorunlar Allah’ın izniyle son bulacaktır. Belki de bunun olmasının imkansız olduğunu düşünüyorsunuzdur. Oysa Allah’ın vaadi vardır. Buna inanan ve bu anlamda mücadele eden insanların sayısı ne kadar az olursa olsun, Allah yer yüzüne tekrar barış, adalet, sevgi ortamını getirecektir.
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×