Yazarlar:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
EN ÜNLÜ BİLİM ADAMLARI YARATILIŞI KABUL EDİYOR

yaratilisİnsanoğlu her dönem “Din ile bilim birbirine destek midir, değil midir?’’ tartışamasını yaşamıştır. Akılcı, samimi, önyargısız bakan bir insan din ile bilimin birbirinden asla ayrı konular olamayacağını anlayacaktır. Zaten bilimin kendisi yaratıcının varlığını kabul etmektedir. Geçmiş dönemlerde yaşamış, dünyanın en ünlü bilim adamları ve günümüzde çoğu bilim adamı yaratılışı kabul etmektedir. Newton, Kepler, Leonardo da Vinci, Einstein gibi ünlü bilim adamları, tarihe yön vermiş, insanlığa faydalı bilgiler sunmuşlardır. Bu bilim adamlarının başarısı Allah’a olan inançlarından gelmektedir. Çünkü Rabbine inanan insan, çevresindeki canlı ve cansız alemi araştırma duygusunu içinde daha derin taşır. Allah’ı bulma isteği kişiye bitmek bilmeyen bir enerji ve akıl açıklığı verir.

Bazı insanlar dinin asla bilimi teşvik etmediğini, aksine araştırma ruhunu körüklediğini iddia etmektedirler. Oysa Rabbimiz bir ayetinde insanları araştırma yapmaya, bilim yapmaya şöyle teşvik eder:

“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.’’ (Bakara Suresi, 164)

Ayetten anlaşılacağı üzere Rabbimiz göklerin, yerin yaratılışına dikkat çekmiş, bu nimetleri, düşünen insanlar için yarattığını bildirmiştir. İnsanın bu nimetler üzerinde düşünmesi için ise araştırması, bilim yapması gerekmektedir. Bu ayet dinin bilimle uyuşmadığını iddia edenlere açık bir delildir.

Bilim, insanın Allah’ın gücünü daha iyi takdir edebilmesine vesiledir. Çünkü insan araştırdıkça, yaratılış delillerinin mükemmelliğini gördükçe Rabbine olan saygı dolu korkusu artacaktır. Aksi takdirde evrende gördüğü herşeyin tesadüflerden ibaret olduğunu düşünen, bir yaratıcının varlığını kabul etmeyen kişinin bilime olan aşkı ve ilgisi daha zayıf olur. Çünkü tesadüf olarak gördüğü evrene amaçsız baktığı için, bilimi de kendi nefsi isteklerini tatmin için kullanacaktır.

Fiziğin en iyilerinden olan Isaac Newton, evrendeki herşeyin Allah’ın kanunlarıyla işlediğini şöyle belirtmiştir:

"Güneş Sistemi'nin, gezegenlerin ve kuyruklu yıldızların harika sistemleri yalnızca akıllı ve güçlü bir varlığın kudretiyle sürebilir. Bu varlık yalnızca dünyanın ruhunu değil herşeyi yönetir, O Allah'tır".

Teleskobuyla gökyüzünü ilk inceleyen kişi olan Galileo ise doğanın Allah’ın Kendisini tanıtan bir kitabı olduğunu şu cümlelerle ifade etmiştir:

"Tabiat hiç şüphesiz, Allah'ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır"

Evrendeki herşeyin tesadüfler sonucu ortaya çıktığını iddia eden Darwinin Evrim Teorisinin geçersizliğini ve herşeyin ancak üstün güç sahibi bir yaratıcı tarafından yaratılabileceğini savunan Michael J. Behe ise Darwin's Black Box (Darwin'in Kara Kutusu) adlı kitabında şöyle bir yorumda bulunmuştur:

"Bunlar doğanın kanunları tarafından, tesadüfler sonucu veya bir ihtiyaçtan dolayı tasarlanmamıştır; aslında bunlar önceden planlanmıştır. Tasarımı yapan ise, sistemlerin en son halinin nasıl olacağını en iyi şekilde bilmektedir; bu nedenle sistemlerin oluşacağı her adım da planlanmıştır. Yeryüzündeki hayat da en basit örneğinden en kritik parçalarına kadar, bu akıllı dizaynın sonucudur. Akıllı dizaynın sonucu aslında tüm gerçekliğini kendi içinde barındırmaktadır. Biyokimyasal sistemlerin akıllı bir tasarımcının eseri olduğunu anlamak için, yeni bir prensibe dayalı mantık veya bilim de gerekmemektedir. Son kırk yıl içinde biyokimya dalında yapılan çalışmalar zaten bu gerçeği görmeye yeterlidir ve ortaya konanlar da günlük hayatımızda rastladığımız unsurlardır."

20. yüzyılın en iyi bilim adamı olarak gösterilen Albert Einstein gerçek bilimin ancak dinle bir bütün halinde işlediğinde yapılabileceğini şöyle anlatmıştır:

"Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bir bilime inanmak imkansızdır."

Görüldüğü gibi burada birkaç örnek verdiğim en ünlü bilim adamları dahi Allah’ın apaçık varlığının tecellilerinin evrende olduğunu, bilimin ancak Allah inancı ile anlam bulacağını ifade etmişlerdir. Bu gerçekleri görmezlikten gelip, sanki din bilime engelmiş gibi bir felsefe yaymak için çabalayan kişiler aslında Allah’ın apaçık varlığının farkındadırlar. Ancak Allah’a boyun eğmememek, sorumsuzca bir hayat yaşamak isteklerinden dolayı bu gerçeği kabul etmek istememektedirler. Bu büyüklenmeleri onlara hem bu dünyada hem de ahirette acılar yaşatacaktır.

“Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak.’’ (Neml Suresi, 14)

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

KADINLAR İKİNCİ SINIF VARLIKLAR DEĞİLDİR
KADINLAR İKİNCİ SINIF VARLIKLAR DEĞİLDİR

Haberi Oku