Martılar 1000 lerce yıldır hep alçaktan uçarlar, kolay uçmayı seçerler, onlar için bildiklerinden daha fazlasını öğrenmek gereksizdir. Uçmalarının tek sebebi ise yemek bulmaktır. Asi martımiz Jonathon Lİvingston ise diğerlerine nazaran uçmaktan zevk alan, dahası, daha yükseklere uçmak, özgür olmak isteyen bir martıydı Sürüdekiler ona asi , işe yaramaz diyorlardı. Bir gün annesi ağlıyarak kayalıkların üzerinde duran Jonathona yaklaştı " oğlum, neden öbür martılar gibi değilsin, neden atalarımızın binlerce yıldır yaptığı gibi, sadece yemek bulmak için uçmuyorsun, bizi üzme".
Kahramanımız " anne benim tek yapmaya çalıştığım şey , yükseklere hızla uçmak, uzak yerleri görmek, bunda ne varkİ? Ben binlerce yıldır uçtuğunuz yoldan başka daha iyi yolların olduğunu düşünüyorum. Ben sadece yemek bulmak için uçmak istemiyorum. "
Annesi: "oğlum, kış yaklaştı, yemek bulmayı öğrenmelisin, göller buz tutunca balıkta bulamayız. "
Asi kahramanımız, öbür gün yüksekten uçmayı bırakıp öteki martılarla yemek aramaya koyuldu, o bu işi yapınca aklına yeni fikirler geliyordu. Çok kayıplar veriyoruz , artık daha yüksekten uçmayı öğrenmeliyiz ve yeni yollar bulmalıyız diye düşündü , başını çevirip alabildiğince gökyüzünde dağılan ışığa baktı. Mavi renkli gökyüzü kendisini çağırıyordu.
Babasıda Jonathon için endişeliydi. Gün boyu özgürce uçan oğluna yaklaştı.
Babası ”oğlum bak bu fikirleri kim aklına sokuyor, biz martıların sınırlı yetenekleri, zekaları vardır, alçaktan uç , yemek toplamayı öğren. "
Kahramanımız , kendi kendine" babam haklı, biz martilarin sınırlı güçleri var ben kimimki , zavalı bir martıyım ¨ diyerek kendisine acımaya başladı.
Bir gün martı sürüsünden ayrılarak çok yükselere hızla uçmaya basladi, sürüdekiler ona isyancı diyordu. Gökyüzüne hızla uçtu, son hızla kendisini denize bıraktı, havada süzülüp kimsenin yapmadığı hareketler yapınca, herkes ona hayretle baktı. Bir gün aniden sürüden ayrılıp son hızla yükseklere süzüldü, uçtu, uçtu, sevincinden ne yapacağını şaşırmıştı. Ne kadar uçmuştu hatırlamıyordu, karanlıkların çöktüğünü gördü, nereye geldiğini bilmiyordu, bir an, sert rüzgar onu güçsüz bırakinca gölün içine düştü. Kendisini tekrar toparlayıp sürüsünü aramaya başladı, gün batımından önce sürüsünü bulmuştu. Herkes ona bakıyordu. Herkes ondan utanıyordu, Jonathon binlerce yıllık olan Martıların kanunlarına karşı gelmişti. Ertesi sabahı martıların yaşlıları onun utanç çemberinin ortasında durmasını istediler. Jonathon , binlerce martinin küfürleri arasında utandırılmış ve sürüden atılmıştı, artık onun için geri dönüş yoktu. Jonathon bir asiydi. Martılar onun utanması için her şeyi yapıyorlardı. Jonathon biliyorduki , utandırılmak zayıf düşürülüp kontroll edilmekti. Sesinin çıktığınca bağırmaya başladı ” ben sadece yüksekten uçmayı seviyorum, binlerce yıl gidip geldiğimiz yol çok tehlikeli, çok kayıplar veriyoruz, yüksekten uçarsak daha güvende oluruz" diye bağırmaya başladı ama , bütün martılar ona küfür ediyorlardı. Jonathon sadece yemek bulmak için yaşamamalıyız, özgür olmalı, hür düşünmeliyiz, yeni çözümler bulmalıyız, gölerden, balıkçıların attığı balık başlarından yemeğimizi bulmaktan vazgeçmeliyiz. Yaşam sadece yemek bulmak değildir.O günden sonra suruden ayrılıp hep yanlız uçtu, yeni uçma yöntemlerini denedi, yeni çözümler buldu. Hergün yeni bir şeyler öğreniyordu, kovulması, yanlız kalması ona acı vermiyordu.
Jonathon yanlızlığında çok önemli bir şey öğrenmişti, herkesin bir iç kontrole ihtiyacı olduğunu öğrenmişti. Sonra şu sonuca varmıştı martıların ömrünün kısa olmasının sebebi tek düze yaşamalari, korku ve endişeli olmalariydi. Günler böyle yalnizlik icinde gecerken, bir gün gölün üstünden uçup gelen iki martıyi gördü, martılar, ” Jonathon biz senin akrabalarınız, ihtiyarlar tekrar dönmeni istiyor. Seni almaya geldik. " Jonathon hayır ben gelmiyorum, benim akrabalarım yok, beni suruden uzaklaştırdınız. Sonra arkadaşları onu ikna edince onlarada birlikte martı sürüsüne geri döndü. Martılardan yaşlı biri ” Jonathon umarım bu sefer uslu durursun, yanlız şunu söylemeliyimki binlerce yıldır aramızda korkuyu yenen ilk martisin. " Kahramanımız utanmıştı. Birgün kendisine bir kaç martı yaklaştı, kendilerine uçmayı , uçmaktan zevk almalarını öğretmelerini istiyorlardı. Jonathon bütün bildiklerini onlara öğretiyordu. Bunu duyan yaşlı martılar hepsini sürüden kovdular. Martılar yani kahramanimizin ögrencileri bütün hünerlerini gösteriyorlar, dahasi iyi avlanıyorlardı. Gittikçe sayıları artıyor , hergün kendilerine yeni martılar katiliyordu. Sonunda Jonathonun sürüsü okadar çoğalmıştıkı, herkes onun etrafında toplanıyor, artık martılar daha özgürce, korkmadan endişesiz, çok daha az kayıp vererek uçup avlanıyorlardı. Butun martilar Jonathonun surusune katilmisti. Jonathon binlerce yılık bir ezberi bozmuştu. Jonathon artık sürünün lideriydi, ihtyarlarda çok utanıyordu. Ama kahramanımız onları afetmiş, binlerce yillik utanma çemberinide kaldırmıstı.
Not: Son günlerde elime ingilizce bir kitap geçmişti onu okurken kitabın özetini sizinle paylaşmak istedim.
Kitap: Jonathon Livingston seagüll, Richard Bach
Zaman buldukca Tavsancali. Net’ten yazmaya devam edecegim herkese bol selamlar.
facebook sayfamizdan bazi yorumlar ;
Evet gercekten guzel bir anlatim ama yeni dusunceler icermiyor maalesef. Sevgiler