Allah’tan korkmayan insanların, muhakkak dünyevi korkuları vardır. Çünkü bu insanlar, her varlığın ve her olayın Allah’tan bağımsız güçleri olduğuna inandıklarından, sürekli zarar göreceklerine dair korkular içinde yaşarlar. Çok zengin, çok saygın, çok güzel olsalar dahi bu korkularından kurtulamazlar. Bu yüzden huzurlu bir yaşamları olmaz.

Bu kişilerin korkularından biri ise, insanların beğenisini kaybetmektir. Örneğin çalışan kişi, eğer patronunu Allah’tan bağımsız görür ve asıl maaşını kazanmasına sebep onu bilirse, sürekli işten kovulma, patronunun takdirini kaybetme korkusunu yaşar. Bu da insanı sürekli endişeli bir ruh haline sürükler. Bu kişiler aslında, çevrelerindeki bütün insanlardan korkarlar. Terkedilme korkusu, tuzak kurulma korkusu, kandırılma korkusu, aldıtılma korkusu, öldürülme korkusu bunlardan bazılarıdır.

Allah korkusuna sahip inananlar ise, O’ndan başka hiçbirşeyden korkmaz, bunun tedirginliğini yaşamazlar. Mümin herşeyin bir kader ile yaratılmış olduğunun bilincindedir. Ve O dilemeden hiçkimsenin kendisine zarar veremeyeceğini bilir. Zira başına olumsuz bir olay gelse dahi, bunun hayırla yaratıldığının şuurunda olur. Mümin Allah’a güvendiği ve adaletine teslim olduğu için tüm korkulardan arınmış, huzurlu ve mutludur. Rabbimiz bir ayetinde salih olan kullarının Kendisi’ne karşı korku dolu olduklarını şöyle haber verir:

Üstlerinden (her an bir azap göndermeye kadir olan) Rablerindenkorkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.’’(Nahl Suresi, 50)

Allah sevgisinden uzak bu insanların diğer bir korkuları da, saygınlıklarını kaybetme korkusudur. Bu anlamda bulundukları konumu ve zenginliklerini yitirmekten daimi bir tedirginlik içindedirler. Korkuları yüzünden sahip oldukları mülk ve mevki, onları mutlu etmeye yetmez. Zenginliği ve nimetleri verenin Allah olduğunu düşünmediklerinden, bunlardan zevk dahi alamadan yaşarlar. Salih inananlar ise, malın ve mevkinin gerçek sahibinin Allah olduğunu bildiklerinden, kaybetme korkusu da yaşamazlar. Zaten inananlar mallarını Allah yolunda kullanırlar. Bunun için biriktirme, kaybetme gibi kaygıları da yoktur.

Allah’ın zikrinden uzak yaşayan insanlar, gerçek sevgiden bir haber yaşarlar. Buna bağlı olarak saygıları da, merhametleri de sahtedir. Bu insanların sevgileri, Allah sevgisinden kaynak almadığı için, sıkıntı vericidir ve yapmacıktır. Samimi olarak sevmeyi beceremezler. Her daim, sevgi yönelttikleri kişilerin kendisini terk etmesi veya zarar vermesi korkusu içerisinde olurlar. Bu insanlar, Allah’a yüz çevirmelerinin sonucunu en acı olarak sevgisizlik ile almaktadırlar.

“Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun içinsıkıntılıbir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.’’(Taha Suresi, 124)

Bu insanların yaşadıkları korkular, psikolojilerinin bozulmasına neden olmaktadır. Çünkü insan mutlu, huzurlu, neşeli, canlı olmaya yatkın yaratılmıştır. Bunlardan biri eksik olsa, ruh hali bozulur dengesiz, mutsuz, tedirgin bir yaşam süremeye başlar. Bu da hayatı kabusa çevirir. Bu insanlar karşılarına çıkan olayların Allah’ın kontrolünde olduğunu düşünmediklerinden, çevrelerinde dönen olayları kurtarma, kontrol etme telaşı içine girerler. Bu yüzden bir olumsuzluk yaşadıklarında kahrolur, kendilerini veya etraflarını suçlarlar. Bu dengesiz ruh halleri hayatlarının her aşamasını kaplamıştır. Hemen hemen her konuda evhamlı olup, daha ortada olumsuz bir durum yokken dahi tedirgin olacak bir şey bulmayı başarabilirler. Bu yüzden mutlu oldukları anlarda bile neşeyi, şevki yakalayamazlar. Bu ruh halinden kurtulmanın tek yolu ise, Allah’a güvenmektir. O’nun yarattığı herşeyden razı olup, teslim olmaktır. Zira Rabbimiz herşeyi bir hayır ve hikmetle yaratmıştır.

“De ki: Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'atevekkületmelidirler.’’(Tevbe Suresi, 51)

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×