Ekonomi:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
Baalbek’te zamanın izinde

Beyrut’tan 180 km. uzaklıktaki Baalbek, Humus Şam demiryolu üzerinde. Dünya üzerindeki en geniş akropole sahip bu antik şehir, aynı zamanda Ortadoğu’daki en önemli Roma kalıntısı. Baal tanrısına tapanların da merkezi olan bu şehir, UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’ne girebilmiş nadide yapıtlardan biri.

Roma egemenliği altındayken, güneş tanrısı Jüpiter için inşa edilen mabet dolayısıyla, “Heliopolis” (Güneş Şehir) ismini alan Baalbek’in kurucusu Fenikeliler. Tarihi MÖ 1100 yılına kadar uzanan Baalbek, çeşitli uygarlıkların istilasına uğramış ve pek çok kez el değiştirmiş. Şehir, Romalılar özellikle de Antonius zamanında çok gelişmiş. Ardından savaşlar yıkımlarla dolu asırlar geçirmiş.

Şehre en büyük tahribatı Haçlılar vermiş. 14. yüzyılda Haçlıların kale haline getirdiği Baalbek, bir kez de Ortadoğu seferini yapan Timur’un gazabına uğramış. Ardından başlayan Osmanlı hâkimiyeti yıllarında ne yazık ki Baalbek’in yarısı toprağa gömülmüş. Osmanlılar, 1899’da ilk kez Almanlara kazı yapma izni vermiş. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Lübnan, Fransızların eline geçmiş ve sonraki kazılara Fransızlar devam etmiş. Antik şehrin kalıntıları ise Lübnanlılar tarafından çıkarılmış.

DÜNDEN BUGÜNE TAPINAKLAR
Günümüzde Baalbek’te harabe halinde üç tapınak yer alıyor: Jüpiter, Bacchus ve Venüs. En büyükleri Jüpiter Tapınağı, MS 3. yüzyılda yapılan büyük bir giriş kapısına sahip. Avludan sonra geniş bir kapıdan girilen tapınağın 84 granit sütunu var. Bugün bunlardan sadece 6’sı ayakta. Bacchus Tapınağı Jüpiter’e göre daha iyi durumda. Tapınağın, her biri 18 metre yükseklikteki 46 sütunu hâlâ ayakta. Venüs Tapınağı da son onarımlarla oldukça iyi durumda. Mabedin yapımında kullanılan ve modern teknolojiyle bile hareket ettirilmesi çok zor olan birkaç bloğun, oraya nasıl taşındığı ise hâlâ muamma. Baalbek’in girişine inşa edilen müzeyi de mutlaka görün.

YEMEDEN DÖNMEYİN
Lübnan mutfağı için Akdeniz lezzetlerinin son derece ilginç bir karışımı diyebiliriz. Ege ve Akdeniz esintilerini de bulabiliyorsunuz, Güneydoğu ve Arabik esintileri de! İşte mutlaka tatmanız gerekenler...

* Semsek (labneli börek), humus, tabuli (ince bulgurlu maydanoz salatası), nar ekşili zahter salatası, çiğ köfte (bulgurlu veya bulgursuz), patlıcan ezme (közlenmiş), zeytin, deniz ürünleri kibbe (içli köfte), binbir meze çeşidinden sadece birkaçı.

* Beyrut mutfağının bir başka başrol oyuncusu da zahter... Kekik türünden, ancak kekikten daha baskın aromalı ve lezzetli... Tazesi, salata malzemesi; tozu, susam unu ve zeytinyağı ile karıştırılınca, kahvaltıda, kurusu, ‘zahterli pide’ malzemesi şeklinde; günün her anında sofrada yer bulabiliyor kendine.

* Ana yemeklerde bulgur, nohut, fasulye ve yoğurt başı çekiyor. ‘Lebeniye’ (nohutlu yoğurt çorbası), ‘kibbe lebeniye’ (içli köfteli versiyonu) ‘falafel’ (kızarmış soğanlı nohut ezmesi), tavuklu pilav, ‘maluf’ (fasulye ezmesi), ekşili yaprak sarma, ana yemeklerin en baştan çıkarıcıları...

* Lübnan, bir yandan da zeytin ve zeytinyağı cenneti. Salatalara ve yemeklere konanlar yetmiyormuş gibi; zeytinyağı, sabah, öğlen, akşam değişik karaf ve kâselerde sofrada da sunuluyor. Yemeklerden sonra ağır tatlılar ve kakuleli Türk kahvesi pek makbul.

* Ekşili yaprak sarma da bir daha kolay kolay bulamayacağınız bir lezzet, kaçırmayın.

* Alkolle arası iyi olanlar muhakkak ‘arak’ içmeli.

Levent ÖZÇELİK- GAZETE HABERTURK- HT PAZAR

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

Her 5 İhracatçıdan Biri Yeni Teşvik Paketinden...
Her 5 ihracatçıdan biri yeni teşvik paketinden faydalanmayı planlıyor. Yatırım planlanan sektörlerin başında...

Haberi Oku