Magazin:
31 NUMARALI REKLAM ALANI
Eurovision'a gidecek olana üzülüyorum

YAĞMUR YILMAZ
HABERTURK.COM MAGAZİN SERVİSİ
[email protected]
http://twitter.com/YAGMUR__YILMAZ

Sibel Tüzün... İpek gibi sesi, şahane yorumu ile bizi her zaman en özel duygulara iten o isim. İlk önce 'Ah Biz Kızlar' albümüyle bize 'merhaba' dedi. Ve merhaba dediğinden bu yana hayatımızda yer alıyor.

Sonra 'Nefes Kesen Aşklar' albümüyle resmen soluğumuzu kesti. 'Hayat Buysa Ben Yokum Bu Yolda' o yıl herkesin dilinde slogan olmuştu. Sonra 'Yine Yalnızım' dedi ve bizi hiç ummadığımız yerlere sürükledi.

'Kırmızı' albümüyle ise o döneme gerçekten damga vurdu.'Hakikaten sever misin beni', 'Kırmızı' ve 'Yediveren Gülü' o yılın en çok dinlenilen müzik listelerini alt üst ederek, birinci sırada yer aldı. Ve 'Saten' albümüyle Erkeklere ne kadar güvenmemiz gerektiğini 'Erkekleri Tanıyın' şarkısıyla anlattı. 'Malesef' ve 'Sana Anlatmam Lazım' ise bir kere daha bize,  yorumculuğunun ne kadar kuvvetli olduğunu gösterdi.

20. yılınızı kutlayan biri olarak, 20 yılda sizce müzik piyasasında neler değişti?
Çok şey değişti... 1990'ların başı itibariyle aslında bizim dönem popçular müzik piyasasına girdi... İşte Levent, Sertap, ben, Aşkın, İzel, Harun Kolçak daha bir sürü arkadaşımız var ayıp olmasın. Sonra müzik kanalları açıldı, arkasından özel radyolar başladı onlarda yoktu bizim dönemimizde. Müzik piyasası ilk defa Unkapanı'ndan çıkıp ilk defa büyük binalarda tek patronlu işlerden kurtulup görev dağılımı olan yurt dışındaki gibi artist repertuar direktörü olan, basın halkla ilişkileri olan, böyle bir yapılanmaya başladı... Video klipler girdi hayatımıza, ki onlarda yoktu... Bir kere teknik ve temel olarak bunlar 90'ların başlamasıyla birden arka arkaya her şey birbirini tetikledi, değişti ve gelişti. Birden bire hayatımıza giriverdi.

Sonra internet geldi hayatımıza.. Müzik piyasası açısından internetin ilk gelişine ben çok sevinenlerdenim.  Çünkü birçok yeni grubun, genç insanın bestelerini paylaşacabilecekleri bir mecra yoktu yada yaptıkları müzikleri kötü de olsa, stüdyo kayıtlarını yada demolarını paylaşabilecekleri, tanıtabilecekleri bir mecra çıktı ortaya. İlk başta o da güzeldi fakat onda da manipületif hareketler başladı.. Hani bundan sonra nereye gidicez bilmiyorum ama bütün bu gelişmelerin hepsini çok olumlu karşılıyorum.. Bir tek her konuda manipülasyonun önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir çok konuda ilkleri hep siz başlattınız. Kimsede olmayan şeyleri ilk sizde gördük.. Bunlar kimin düşünceleriyle ortaya çıkıyor?
Bunlar benim başımın altından çıkıyor aslında. Değişik şeyleri yapmayı kendimi geliştirmeyi seviyorum, tekrar işler yapmaktan hoşlanmıyorum. Yurt dışını çok takip ediyorum. Neticede sektör olarak biz onlar kadar büyük olmadığımız için, onlar hep önden gidiyor.. Orada var olan yapılan şeyleri bazen burada uygulamaya çalışıyorum, bazen de hiç yapılmayan Amerika'yı yeniden keşfetmek olarak tabir ediceğimiz şeyleri de yapmaya çalışıyorum. İlk olunca biraz zorlanıyosun, önce derdini anlatmakta zorlanıyosun. Hani örnek teşkil ediyosun aslında, galiba keyifli bişey ama yoruluyosun tabi onları uygularken..

İlk plağı ben çıkarttım. 'Hayat buysa ben yokum bu yolda' prodüksiyonu yine bir dönem Türkiye'de hiç plak çıkmıyordu, basılmıyordu da zaten.. Onu araştırdım buldum, Çek Cumhuriyeti'nde basılıyormuş.. Yurt dışında masteringi yapıldı o albümün.. Plak için ayrıca bir mastering yapılması gerekiyordu. Onu da orada yaptırdık sonra bastırdık, sonra işte plak basıldı bu sefer Türkiye'ye nasıl girecek, ne olucak, gümrüktü şuydu buydu sıkıntılar çıktı.. Sonra getirdik buraya müzik marketlere dağıtıyoruz. Plak sergileyebilecekleri yer yok.

90'lı yıllların müziklerinin kalıcı olduğu gibi şu anki müziklerinde kalıcı olabileceğini de düşünebiliyor musunuz?
Bir kısmı muhakkak kalacaktır. Müziğin ben şarkıların zamanla değerlendiğini düşünüyorum. Zamanla derken aslında onları dinlerken bizim yaşadığımız hayatlar, anılar, şarkılarla paralel oluşturduğumuz anılar.

İlk 1990'lı yıllarda bizler albüm çıkarttığımızda ''Popçular mantar gibi türüyor, nerde o eski şarkılar, bunlar böyle gık gık sesler'' gibi eleştiriler oldu. O zaman çünkü orkestra hitler falan kullanıyoduk çünkü.. O dönemdeki orta yaşa aşağı yukarı, bizim müziklerimiz tuhaf gelmişti açıkçası.

Ama yıllar geçti, o müziklerle 2 - 3 tane jenerasyon büyüdü ve hep anılar oluştu, şimdi o şarkılar arasında sadece benim yaptıklarım değil dönem itibariyle bir sürü unutulmayan ve artık klasik olmuş şarkılar var. Güzel şarkılar var ve kalacaktır onlar ama dediğim gibi bir kısmı, hepsine birşey diyemeyeceğim.

Poptan tutunda jazz'a kadar her tarz mzüik yapmış biri olarak hangisi sizi daha çok yansıtıyor? Her popçu rock yapmaz...
Artık yapıyorlar aslında.. Hayko Cepkin gidip çok alternatif işlere imza atabiliyor. Ya da Nilüfer şarkılarını rock versiyonuyla çıkartabiliyor. İlk olduğun zaman hem teknik sorunlarla karşılaşıyorsun, hem insanlara derdini anlatmakta da biraz sıkıntı çekiyosun. Hepimiz öyleyiz aslında alışkanlıklarımızla rahat ediyoruz.. Ben biraz ezber bozanım, alışkanlıkların dışına çıkmaya çalışan bir kadınım. Dolasıyla, ilk şeyleri ben göğüsle karşılıyorum, yumuşatıyorum ondan sonra gelenler çok rahat ediyorlar

Beni hangisi yansıtıyor dersen, benim işimin büyük kısmı yorumculuk ben ilk başta yorumculukla başladım, ondan sonrasında bestecilik, söz yazarlığı prodüktörlüğü zaman içinde öğrendim ya da yapmaya başladım. Bir yorumcunun işide şarkı yorumlamaktır. Aslında bunun tarzıda hiç önemli değildir. Hepsini söylemekten aynı hazzı alıyorum. Pop tarzı söylerken gülmekten ağzım kapanmıyor mutluluktan..

Unutamadığınız değişik bir anınız var mı?
Değişik anılarımdan şey vardır. Fenerbahçe'nin ilk marşı... Sevgili Murat Bardakçı'nın programı vardı, o dönemde de çok yoğunuz, sabahın 7'sinde falan kayda gittik. Ve nasıl zor, nasıl eski bir tarihte yazılmış Fenerbahçe Marşı. Murat Bey tambur çaldı, ben de seslendirdim. Hiç önceden prova yapma şanşımız yoktu, şarkının kayıtlı hali yok zaten..

Notaları açtık önümüze. Klasik Türk Musikisi notalarını, ben önce deşifre ettim, iki kere prova yaptık ve sabahın 7'sinde ben şarkı söyledim, çok büyük bir keyifti.

Dövmelerinizin anlamları nedir?
Sol kolumdaki Mısır güneş tanrısı Ra'nın gözü.. Güneş enerjisini insanlara verdiğine inanılır. Onun böyle ışınlarından pozitif enerji alındığı söylenir. Ve çok seviyorum onu. Sağ kolumdaki amozon kadınlarının savaşa giderlerken Kızıldereliler nasıl yüzlerini boyuyorsa, onlar da bakır bir takım aksesuarlarla savaşa hazırlanırlarmış, güç versin kendilerine diye ve pazubantlar takarlarmış.. Bir tane de sol ayağımda nazar boncuğu var, o da dost başa düşman ayağa bakarmış, o kadar yani...

Saçlarınızı neden kazıttınız?
Onunda bir tek nedeni var aslında. Rasta yaptırmıştım ben saçlarıma. Balmumundan yapılan bir şey ve bir süre sonra saç kökleriniz inanılmaz güçsüzleşiyor ve çok kısa kestirmem gerekiyordu.. 2-3 numara olması gerekiyor. Öyle kesilince de çok bir acayip oldu. Açıkçası ben dedim ki 'kazıyalım'. Sonra çok güzel çıktı saçlarım.

Bazı sanatçılar gibi müziği bırakmak için bir yaş belirlediniz mi?
Yok, ben bırakmak istemiyorum. Fakat yine müzikle ilgili başka konularda aktif olmak istiyorum. Şarkı söylemeden ben bir şarkıcının yaşayabileceğine pek inanmıyorum, mutsuz olurum. Şarkı söylemek her zaman hayatımda olacak, beste ve söz yazmak olacak. Ama ağırlığını git gide azaltarak sahneyle ilgili bir kaç projem var. 2012 itibariyle uyguladığımız zaman sizlerle paylaşmış olacağız.

Hamileyken klip çekmeniz bayağı olay oldu...
Evet değişik karşılandı ama orada benim dikkatimi çeken, hamile kalınca tuhaf bir şekilde hamileliğin insanlar arasında hastalık gibi algılandığını gördüm. Sanki sen hasta biriymişsin gibi bir muamele vardı. Hamilelik bir hastalık değil ki. Aslında kadınların çok keyifli geçirebileceği bir dönem ve birçok kadın bunun rahatsızlığını içinden içinden yaşıyor. Hamileyken 'daha az sokaklarda ol' gibi durumlar var. Bunun saçma olduğunu düşündüm ve bir şekilde o insanlara da, o anlamda bir rol-model olabilirdim. Evet siz hamileyken de güzelsiniz, hamile olmak çok mucizevi bir şey ve asla bir hastalık olarak görmemelisiniz.

70 kiloydum ben o klibi çektiğimde ve kilo almaktan dolayı sıkıntılar yaşanılacak bir dönem değil, çok keyifle kavuşma anını bekleyeceğiniz bir dönem. Onları gözlemleyince böyle bir klip çekme fikri geldi. Ve yerine de ulaştı, hamilelerden çok olumlu tepkiler geldi. Ben gerçeklerden uzak durmayı sevmiyorum.

Çocuğunuz olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Bütün hayat değişti, her şey değişti. Eskiden çok yoğun bir günün sonunda eve gideyim, bir kahve koyayım, ayaklarımı uzatayım derken şimdi gideyim kızımı yiyeyim, ödevleri varsa ona yardım edeyim gibi başka bir boyuttayım. Sorumluluklar, heyecanlar ve günün ritmi tamamen değişti. Her sabah 6'da kalkıyorum. Ve mutluluğum değişti tabii ki, çok mutluyum.

Okan Bayülgen kızımı Fransız mürebbiyelerle büyüttüm dedi. Siz bu tarz bir eğitimden yana mısınız?
Ben mürebbiye ya da bakıcı hiç kullanmadım. Ben ve babası, dönem dönem ihtiyaç duyduğumuzda, Eurovision gibi yoğun çalışılan zamanda annem devreye girdi. Evimizde tabii ki bir yardımcı var genel anlamda ev işlerine yardım edecek ama bakıcı hiçbir zaman kullanmadım ben, istemedim de. Ne kadar onla birebir kalabiliyorsam önemli birşey benim için.

Eurovision'u kazanamamanızın ardındaki sebep nedir?
Biz de Eurovision'a şöyle bir yaklaşım var; her sene kazanmamız gerekiyor gibi bir durum oluşuyor. Böyle birşey ne realite olarak ne istatistik olarak mümkün değil. Özellikle oylama sistemlerinin de değişiklikleri zaten bunu mümkün kılamıyor. Kaldı ki, biz böyle bir şeyi gerçekleştirmeye çalışsak da, buna EBU (Avrupa Yayın Birliği) izin vermez. Her sene aynı ülkenin kazanması gibi birşey hiçbir anlamda mümkün değil. Burada olabildiğince iyi dereceler almak önemlidir.

Eurovision dünyanın en çok izlenen televizyon şovudur. Yine dünyadaki en büyük müzik etkinliğidir. Genel olarak Avrupa ülkelerinde de festival havasında geçmekte. Fakat bizde yılın olayı oluyor.  Öyle olunca amaçlar ve söylemler sapıyor. Bunu böyle kabul etsek, aslında ne kadar rahat edeceğiz hep birlikte.

Eurovision'da katılan sanatçıların kilolarını, boyunu, saç rengini sorguluyoruz. Bana tuhaf geliyor. Başka şeyler yapıp, belki sistemi sorgulayıp, bunu Türkiye'nin tanıtımı için nasıl bir hale getirebiliriz o önemli.  Biz  bunu yapamıyoruz.

Aralık geldi hala kimin gideceği belli değil. Bu insan çıkacak şarkı hazırlayacak, kayıtlarını yapacak, TRT bunu seçecek, son hali yarışma için hazırlayacak, video klibini çekecek, kostümünü koreografisini hazırlayacak, 43 tane ülkedeki PR planını yapacak...

Ben bu sene gidecek kim olursa olsun çok üzülüyorum.  O kadar yük ve sıkıntı ki.. Niye Aralık'a kalıyor?  Başka ülkeler, çoğu seçti bitti. Sistemimiz yok. Merkür'le Venüs birlikte olacak da anca öyle kazanacağız. Mor ve Ötesi, Athena ve Manga hepsi yurt dışında bir şey yapabilecek derecedeler fakat süre yetersiz.

Eurovision'a gitmeyenler için ne diyorsunuz?
Ben askerlik gibi görüyorum. Ama katılmak istemeyenlerin kendi tercihi. Ama sanatçılar desteklenmiyor. Nasıl ki bir milli maçta tüm Türkiye kenetleniyorsa bunda da kenetlenmesi lazım herkesin. Ki müzik futboldan daha kalıcı birşey.

Türkiye'de müzik piyasasından hiç silinmeyecek 3 isim söyleyebilir misiniz?
3'ten fazla var. Ama Sezen Aksu, Kayahan, Ajda Pekkan silinmez.

Yeri doldurulamayacak biri var mı?
Öyle birşey yok. Her dönem kendi hitlerini yaratır, kendi müzisyen ve şarkıcılarını yaratır. Bu bir döngü, bence yapılan hiçbir iş artık kaybolmayacak. Coverlarla müzik sektörü tekrarlamaya başladı. Kimse için silinir kaybolur, yok olur diye düşünmüyorum

'Van İçin Pop' sizce geç kalınmış bir proje mi ?
Tabii, kesinlikle geri kalındı. Rockçıların birleşmesi Twitter'dan oldu ve hemen organize oldular. Çokta güzel bir konserdi ve canlı çalındı. Pop müzikçilerin niye geç kaldığını bilmiyorum. Bana da teklif çok sonradan geldi. Ama oradan toplanan paralar Van'da bir öğretmen evi yapımına aktarılıyor. Dolayısıyla gecikmişte olsa bunu organize eden herkese teşekkür etmek lazım.

Bengü'nün en son sahneye çıkması olay oldu. Buna ne diyorsunuz?
Olay oldu da, benim bildiğim yanlışsam düzelt. Canlı yayın olduğu için zannediyorum bir sanatçıda gecikme yaşandı Bengü'den sonra çıkacak olan sanatçıda. Dolayısıyla Bengü 2 şarkı söylemek durumunda kaldı.  Ayrıca da bir şey farketmez. Neticeye bakmak lazım. Sonuçta oraya bir para toplandımı toplandı. Bizim işin bu  tarafında olmamız lazım. Biz hep başka şeylere takılıp hayatta ki esası kaçırıyoruz.

2012'den beklentileriniz nelerdir?
Pek güzel şeyler bekliyoruz, kötü bir şey bekleyen yoktur heralde. Daha olumlu daha tahammüllü, bereketli, biraz daha insanların birbirine bir şeyler katabileceği bir yıl olsun istiyorum. Zor bir yıl olacağını herkes söylüyor. Her şey zorlaşacaksa bizim de daha tahammüllü olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu yıl her açıdan çok olaylı geçti. İşte bunlar acaba tesadüf mü diyorum acaba? Bu kadar olayın olması, artık bence dünya diyor ki ''bir dakika bir kendinize gelin, en ufak şey de birbirinizin gözünüzü oyuyorsunuz''

2012'yi nerede ve naıl karşılayacaksınız?
Antakya'da sahnede olacağım. Kızımdan uzak olacağım sonra sabah 4 uçağıyla dönücem ve pazar günü kızımla kutlayacağız.

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

Gangnam Style şarkısı Yetenek Sizsiniz Yarışması'nda
Koreli şarkıcı PSY'nin dünyayı kasıp kavuran Gangnam Style şarkısı ve dansı ekranları süslemeye devam...

Haberi Oku